17 Mayıs 2015 Pazar

Atölye Çatı Katı (YDA) 7. Hafta Hikaye-Drama

Kafasını cetvelle ölçen çocuk :)

Bu hafta atölyede üç kişiydik. Çocuklar için slayt hazırlamıştım; "Top Oynayan Maymun" hikayesinin bulunduğu, kilden yapılmış top oynayan maymunun resminin olduğu ve hikayeyi anlatan çocuğumuzun ses kaydıyla birlikte bir slayt.

Hikayenin nasıl ortaya çıktığını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Top Oynayan Maymun

Maymun ormanda arkadaşlarıyla oyun oynuyormuş. Sonra sıkılmışlar, saklambaç oynamak istemişler. Ama avcılar önceden bütün ağaçları kesmişler, o yüzden oynayamıyorlarmış. Sonra sadece 4 tane ağaç kalmış, onlar da kaleye benziyormuş. Ama akıllarına futbol oynamak gelmemiş, başka oyunlar oynamayı düşünmüşler.
Sonra bir tane spor dalına katılmak istemişler. O spor dalını seçerken akıllarına futbol gelmiş. Futboldaki kaleyi hatırlamış o maymun. Maç yapmışlar.
Maymun çok iyi oynuyormuş, o yüzden avcılar uçak bırakmış. O uçakla şehre gitmiş. Şehirde futbol olimpiyatlarına katılmış, yenmiş.

Slaytı açtığımda çocuklar dinlemeye başladılar. Hikayesini okuyan kendi sesini duyunca;
- Kim okuyor bunu?
"Sence?"
- Benim sesim.
"Nasıl hissettin, kendini dinlerken?"
- Hiçbir şey hissetmedim.

"Bu hikayeyi oynamak ister misiniz?"
- Top yok.
- Top yaparız ya onda bir şey yok. Top gibi kullanabileceğimiz yuvarlak bir şeyi top yaparız.
"Başka neye ihtiyacınız var?"
- 4 kişi, 3 kişiyiz.
"Neden 4?"
- 2 kişi bir takımda, 2 kişi bir takımda.
"Neden 2 kişi?"
- Bir takımda 1 kişi olsa o da kalede olur, başka bir anlamı olmaz. Hep kalede dururlar, futbol oynayamazlar.
- Tamam o zaman sen kalede dur (espiri) :)
- Ya hayııır :)
"Önümüzdeki hafta arkadaşlarınız size katılmak isteyebilirler."
- Ama burada kaleyi nereden bulacağız?
- Yaparız... O sorun değil ki... Al, sana küçük bir kale (sandalyelerden kale yaptı)
- Havadan atamayacak mıyız?
- Evet (gülümseyerek) havadan atamayacaksın. Burada havadan atsan cama gelir.
"Başka neye ihtiyacımız var?"
- Top.
- Hani onu yapardık?
- Yaparız (malzemelerden top olabilecek ip yumağını getirdi) Al, top.
- Ona bir vurursam dağılır. Getir vurayım.
Vurdu ve dağıldı.
- Bunu iyice bağlarsak dağılmaz.
Bantla etrafını sardılar.

"Peki sizin maymun olduğunuzu nasıl anlayacağız?"
- Aslında ben maymun kostümü getirebilirim.
"Burada yapabilir miyiz?"
- Biraz zor olur.
- Bir kağıda maymun kafası şeklinde kesebiliriz. (çizip kesecekler)
- Onunla maske yapabiliriz.
- Maymun sesi nasıl çıkaracağız?
- Çıkartabiliriz kendi kendimize. Ben kardeşime yapıyorum.

Maymun maskelerini yapmaya başladılar.


Başlarını kağıda doğru ölçüde çizebilmek için kendileri teknik geliştirdiler.
Karşılarına ayna aldılar,
Karışını kullanan da oldu,


Başını kağıda koyup eliyle ölçmeye çalışan da...


Hatta ikisi de cetvelle kafalarını ölçmek için uğraştılar. Birbirlerine alınlarının uzunluğunu söylediler.


Cetvelle çizmekten vazgeçip önceki tekniğini kullandı.

Çizerken sarı-laciverte boyadığı kil maymununa bakmak için maymununun başını önüne koydu.

Ancak ikisi de kendi kafalarından küçük çizdiler maskelerini her defasında.

- O benim kardeşime bile küçük gelir. Yeni doğan bir bebeğe göre bile değil, anne karnında bir bebeğe göre. Anne karnında bebek ceviz büyüklüğünde, fındık büyüklüğünde. Kardeşim olduğu için biliyorum.
- Benim de kardeşim var.
- Seninki kaç yaşında?
- 3,5.

Atölyede iki çocuk olunca birbirlerini daha rahat tanımaya başladılar.

-  İki kişiyle maç hiç eğlenceli olmaz.
- Seninle ben maç yaparsak sen fena yenilirsin.
"Belki öğretebilirsin?"
- Yoooo...
- Ben arkadaşıma öğrettim artık hiçbir şut kaçırmıyor.
- Bir kere biz erkek beden eğitimi öğretmeni yüzünden maç oynamak zorunda kaldık.
- Ne güzel işte.
- Kızlar?...

- Bugün maç yapsak?
- Olmaaz.
- Ama yenilirsin.
- Ben hakem olayım? Sen Merve ablayla yap.
- Hah tamam olur.

Çocukların çözüm bulma kabiliyetlerine bayılıyorum :)


Üzerinde mavi kumaş bulunan masa bir kale, benim kalem,
Karşı duvar ise kendine güvenen çocuğumuzun kalesiydi :)

Maç yapmak için heyecanlanınca, bir türlü olmayan maskelerden vazgeçip maymunlar yerine "çocuklar" demeye karar verdiler. Atölyeyi futbol maçına göre düzenlemeye başladılar.

Hikayeye bir de hakem eklendi. Hakem aynı zamanda getirdiğim kamerayla dramamızı da çekti, yani kameraman da oldu. Skoru da hakem kameraman tuttu ve yönetmen olarak da onu seçtiler.

Bu durumda 2 kaleci-oyuncu, 1 hakem-yönetmen-kameraman-skor tutucumuz oldu :)
İyice bantlarla sardıkları ip yumağını top yaptılar.
Hakem-yönetmen-kameraman-skor tutucu yerini seçti.
Takımlarımıza isimler koyduk.
Kalelerin sınırlarını belirledik.

- İlk maçtan önce, ormanda hani 4 ağaç kalmış diyordu ya (hikayede)... Onu 4 yeşil sandalye yapabiliriz.
- Yeşil sandalye yok ki!
- Burada var.

4 yeşil sandalye 4 ağacımız oldu, ağaçları kale olacak şekilde yerleştirdiler;
2 ağaç arası bir kale.
Ve oynamaya başladık :)

- Evet sayın seyirciler, çok çekişmeli bir...

Evet oldukça çekişmeli bir maç oldu, yeni kurallar, hakemin kural ihlalleri, bana fazladan puan vermeleriyle oldukça çekişmeliydi :)

Çocuklar hareket ederken çok daha fazla işin içine giriyorlar.
Oyun oynarken öğreniyorlar. Sosyalleşirken öğreniyorlar. Birbirlerinden öğreniyorlar.

Ünlü Psikolog Peter Gray'in araştırmalarına göre çocuklar oyun ve keşifle öğrenebilecek bir yetenekle doğuyorlar. Gray'e göre çocuklar doğuştan sosyal, meraklı ve oyuncu. Bizim dışarıdan fazla müdahale etmemize gerek kalmıyor yani. Gray çocuklara öğretmemiz gerekmediğini ileri sürüyor. Ona göre çocukların öğrenmeleri için onlara gerekli Çevreyi sağlamamız yeterli. Gerisini çocuklar hallediyorlar. Onlara öğretmeye çalıştığımızda ise onların bu yeteneklerini köreltiyoruz diyor Gray. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...