20 Mart 2015 Cuma

İlk Haftadan Kareler - Atölye Çatı Katı (YDA)

Atölyemizden küçük küçük anlar, sohbetlerle dolu ilk hafta yazımız... Çocuklarla ilgili ayrıntılı bilgileri programda belirttiğimiz tarihlerdeki toplantılarda konuşacağız. İlk hafta tanışma oyunumuzla başladık.
(Tırnak içinde yazılı cümleler Seben'le benim sorularımız)

Çocuklarla elimizdeki birer yumak ipleri attığımız kişilerin isimlerini söyleyerek attıktan sonra ortaya çıkan şekil üzerine konuşmaya başladık;

- Bu ne şimdi?
"Evet bu ne olabilir?"
- Altından mı geçeceğiz?
- Nasıl bir şey?
"Sizce neye benzedi bu?"
- Bence yıldıza
"Nasıl benzettin yıldıza?"
- Şuraları yıldızın köşelerinden bazıları, burası da üstü (göstererek)
"Hmm... Başka neye benziyor olabilir?"
Seben: Ben neye benzettiğimi söyliyim mi? Hani böyle çamaşır telleri vardır ya, binadan binaya asarlar dar sokaklarda... Hiç gören var mı?
Birkaçı: Ben gördüm.
Seben: Ona benzettim ben de, binadan binaya asılmış çamaşır ipleri...
- Biraz da üçgene benziyor.
- Elmasa da benziyor.
Merve: Ben de örümcek ağına benzettim.
- Örümcek ağı böyle yamuk olmaz ki...
"Örümcek ağı nasıl olur?"
- Değişik olur.
"Nasıl değişik olur?"
- Örümcek ağı aşağıya sarkmaz.
- Bir de M harfine benziyor tersten bakınca.
Seben: Bir de bu birazcık bir sinir hücresine benzedi. Sinir hücresi nasıl bir şey olabilir?
- Bence sinirlenince beynimize gelen bir hücre olabilir.
"Sinir ne demek?"
- Çıldırmak gibi...
"Çıldırmak gibi!... Çıldırmak nasıl bir şey?"
- Deliii... (gülerek)
- Bir kişiye kızdığımızda gösterdiğimiz yüz ifadesi olabilir (sinir).
"Deli olduğunuzu ya da bir insanın deli olduğunu nasıl anlarsınız?"
- Hareketlerinden...
"Hareketlerinden... Başka?"
- Konuşmasından...
"Nasıl konuşur?"
- Şöyle şöyle hani, bağırarak konuşur.
Merve: Size ben deliyim desem?
(Şaşkınlık)
Merve: Deli miyim sizce?
Beraber: I ıhh.
Seben: Ben deliyim desem?
- Hayır... Hayır...
"Hmm..."
- Burda oval var mıdır?
"Var mıdır oval?"
- Yoktur.
"Neden yoktur?"
- Çünkü her yer köşeli.
Seben: Ama ben bir şeyi anlamadım. Biz ne şeklindeyiz?
- Daire
Seben: Dairenin köşesi var mı?
- Yok.
Seben: E biz daireysek nasıl bu kadar köşeli şeyi yapabildik ki?
- Birbirimize atıyoruz, onlar birbirine çarpıyor.
- Birbirine dolanınca köşeli oluyorlar.
Merve: Neden hiç köşesiz bir şekil çıkmadı acaba?
- Çünkü başkalarına attık.
- Çünkü kesişiyorlar.

- Bu suda yok olur mu? (deniz kabuğunu göstererek)
"Hmm. Sence yok olur mu?"
- Bence olur.
- Olmaz.
- Olmaz, dibe batar.
- Dibe batar dipte kalır, kumsalın.
- Çok büyük olsa, içinde çok ağırlık olsa batar ama çok ağırlık olmadığı için batmaz.
"Peki yok olur derken nasıl yok olur?"
- Böyle kabarcıklar çıkar, yavaş yavaş küçülmeye başlar.
"Küçülmeye başlar. Sonra?"
- Sonra yok olur.
"Daha önce denemiş miydin?"
- Denemiştim.
"Yok olmuş muydu?"
- Evet. Daha küçüğünü denemiştim. Bunda yok olur mu bilmiyorum.
"Deneyebilirsin istersen. Sence ne kadar sürede yok olur?"
- 20-25 dakikada herhalde.
"Zaman tutabiliriz. Vaktimiz var."
"Nelere ihtiyacın var?"
- Böyle bir kavanoz olabilir, geniş, küçük bir kavanoza su...
"Burada kavanozlar var."
- Bak bu olabilir.
- Evet bu olabilir. Tam emin değilim ama, bir de herhalde karbonat mı şeker mi ne katıyorduk.
"Hmm. Burda karbonatımız var mı?"
- Şeker var.
- Şeker de olur. Karbonat varsa karbonat da olur.
"Tamam. Şeker olursa kaç tane şeker?"
- Beş tane.
(Şeker temin edilirken atölyeyi keşfeden çocuklar boyaları sordular, resim yapmak istediklerini söylediler ve kendilerine yer bulup resim yapmaya başladılar)
- Bunun resmini yapabilir miyim?
"Elbette yapabilirsin. Bakarak da yapabilirsin istersen."

Arada şekerleri karıştırarak, yukarıdan bakarak resmini yapmaya başladı.


Yalnızca deneyini resmetmedi, kavanozun arkasındaki malzemeleri ve "gözlemci" olarak kendisini de resmine ekledi. Kendisine dışarıdan bir gözle bakıyor bu resminde.
Şekerleri erimemiş haliyle kavanozunun içinde çizdi.

Bu sırada resim yapan diğer çocuklar bizden "konu" vermemizi istediler. Biz konu vermediğimizi, istedikleri resimleri hayal ederek çizebileceklerini söyledik.



-Olmadı.
"Neden olmadı?"
- Şeylerini ayarlayamadım.
"Neylerini?"
- Eşit olması lazımdı, kanat yapmıştım, olmadı.
"Düzeltebilir misin üstünden? Bir dene..."
- Olmaz ki, resim çok kötü görünür.
Başka bir tane çizmeye başladı.
"Nasıl bir ejderha çizmek istiyorsun?"
- Uçarken...
Onu da beğenmedi, kağıdın arkasına yüz yapmak istemiş ama onu da beğenmemiş.
"Neden yaptığın resimleri beğenmiyorsun?
- Bir tane uçak yapıcam şimdi, uçak.
"Bence yaptığın her şey gayet güzel olmuş. Okulda resim yapıyor musun?"
- Evet.
"Nasıl yapıyorsun orada?"
- Öğretmen genelde konu verdiği için öğretmenin konularına alışığım. Öğretmenin hangi konuşarı vereceğini az-çok biliyorum, önceden denemeler yapıyorum.
"Hmm. Şimdi denemeler yapmadığın için mi beğenmiyorsun yaptıklarını?"
- Evet, olmuyor.


"Gökkuşağında neden sadece mavi rengi seçtin?"
- Çünkü maviyi sevdiğim için. 
"Burada üç farklı mavi mi var?"
- Evet, şu en koyu mavi, şu orta koyuluktaki mavi, şu içteki açık.
"Bu gökkuşağına sen kendin bir isim koymak ister misin?"
- Hıhı, belki "Maviş" olabilir.
- Maviş kuş ismi de olmuştu bizde.

"Kapıyı neden boyamadın?"
- Çünkü oraya uygun renk bulamadım. Kahverengiye boyasam aynı renk olacak, çok dikkat çekmeyecek, mavi de kapıya çok yakışmaz, o yüzden.
- Boyayabileceğin bir renk var.
"Hangi renk?"
- Açık yeşil.
- İyi ama hiç açık yeşil kapı olur mu arkadaşım?
- Olur.
- Bence olmaz.
"Çizersen olur."
- Çizersem olur ama ben gerçekçi olmasını istiyorum.
"Resmini anlatmanı çok istiyorum, anlatmak ister misin?"
- Bir piknik alanı...
"Boş mu bu piknik alanı?"
- Evet.
"Sen piknik yapmayı seviyor musun?"
- Evet.
"Gittiğiniz bir piknik alanı mı bu?"
- Hayır.
"Hayal ederek mi yaptın, aklından?"
- Evet.
"Hmm, resmindeki bu mavilik nasıl bir mavilir?"
- Dere.
"Nasıl bir dere?"
- Akan bir dere.
"Aktığını nasıl anlayabiliyorsun?"
- Şuradan şöyle geçiyor.
"Ben buradan böyle geçtiğini düşünmüştüm.(ters istikamette)"
- Olabilir.
"Tersine akabilir mi dereler?"
- Akamaz.
"Neden?"
- İki yerden de akarsa ortada durur!


İlk önce kağıt ruloyu boyayıp onun baskısını yapmayı denedi. Olmayınca fırçayla boyamaya başladı.
- Düzgün boyayamadım bir türlü.
"Düzgün boyamak nasıl oluyor?"
- Rengini tam alamıyorum, tam aldım mı... Şimdi mavi... Hepsinin eşini yapıyorum ben.
"Eşini... Hmm... Nasıl karar veriyorsun eşlerine?"
- Çünkü renlerin birazı açık, birazı kapalı. Ondan karar veriyorum. 
"Kapalı renk nasıl oluyor?"
- Rengi... (açık maviyi göstererek) bunun gibi değil.
-DÜŞÜNÜYORUZ AMA NEYİ?
"Düşünüyoruz ama neyi? Neyi ola ki?"
- Aklımdan şimdi resim yapmak geçiyor.
- Zaten resim yapıyorsun.
- Evet zaten resim yapıyorum.



- Ebruyu böyle yapıyorlar.
- Ben ebruyu biliyorum.
- Ebruda sulu bir tabağa kağıt koyuyorsun, sonra renklerle şekil oluşturuyorsun, kağıdı üstünden alıyorsun.
- Ben anaokulundayken yapıyordum.
- Ben 5-6 yaşındayken anaokulunda yapıyorduk öğretmenle. Hala ebrularımı saklıyorum.
- Ben hiç ebru yapmadım ki!
- Tablette de oyunu var, bir kere ağaçta armut yapmaya çalıştım.




"Yavaş yavaş toparlanalım mı?"
- Ama benim şeyim bitmedi daha...
- Benim de ...
"Ama bizim vaktimiz bitti. Haftaya devam edebilirsiniz"
- 6 gün var.
- 7.
- 7 gün var.
- Ben yarın gelicem.
"Biz yarın burada değiliz ki?.."

"Sizce bugün atölye nasıldı?"
- Güzel...
- Güzel...
"Kötü diyen yok mu?"
- ...



"Önümüzdeki hafta yapmak için fikirleriniz var mı? Neler yapmak istersiniz?"
...
- Mesela biz anaokulunda bir şey yapmıştık, ipi boyamıştık, kağıda istediğimiz şekilde yapmıştık, kağıdı ortadan ikiye katlayıp yapıştırdığımızda orada ipin izi çıkmıştı.
- Kelebeğin yarısını yapıyoruz, kafasını ve anteninin bir tanesini yapıyoruz, simetrisini...
"Simetri ne demek?"
- Bir şeyin yarısı...
- Mesela bir kareyi ortadan ikiye böldüğümüzde yanlardaki parçalar eşitse o simetridir.
"Mesela beni ikiye bölseniz simetrik olur muyum?"
- Olmaz.
"Neden olmaz?"
- İki tarafta da saat olması lazım.
"Tamam saatimi çıkarayım."
- Başörtü bir tek bu tarafında var, öbür tarafta yok.
"İkisini de arkaya alayım. Oldu mu?"
- Başörtünün diğer ucu da var.
"Hmm. Başka? Başka neresi olmadı?"
- Yüzük var bir tane.
"Yüzük... Tamam onu da çıkarayım. Başka?"
(Gözlerimi şaşı yaptım)
"Peki şöyle yaparsam? Simetri mi değil mi?"
- Hayır.
"Değil mi?"
- Simetri.
- Değil.

Çocukları bu soru ile kafalarını karıştırarak uğurladık.

17 Mart 2015 Salı

Atölye "Çatı Katı" - Bir "Yaratıcı Düşünme Atölyesi" (YDA)

Atölye "Çatı Katı" Seben'le benim birlikte çıktığımız Reggio Emilia ilhamlı yolda, iki kafadar olarak uygulamaya koyduğumuz projelerimizin ilki. Öncü Eğitimciler Uluslararası Öğretmen ve Eğitim Öncüleri Derneği'nin desteğiyle, "Yaratıcı Düşünme Atölyesi" (YDA) başlığı altında derneğin çatı katında kurduk atölyemizi.

Dernek bünyesinde gerçekleştirdiğimiz atölyemiz bir süreç olarak her cumartesi 7-10 yaş arası çocuklarımızla 7 Mart-13 Haziran tarihleri arasında devam edecek.
(Bu bir süreç olduğu için, yeni kaydolacak çocukların sürecin başını kaçıracaklarını düşünerek başka kayıt almıyoruz.)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...