23 Nisan 2015 Perşembe

Atölye Çatı Katı (YDA) 4. hafta


Çocuklarla çembere oturduğumuzda içlerinden biri iki hafta önce getirdiğimiz teklifi hatırlattı;


- Biz atölyeye isim bulacaktık?
- Aa evet..
“Neler olabilir? İsim düşündünüz mü?”
- Zeki çocuk atölyesi
- Mutlu atölye

- Bilim atölyesi...



“Tamam, bunları aklımızda tutabilecek miyiz? Önce bir listeleyelim mi unutmamak için?”
- Ben yazarım.
“Herkes fikrini söylesin öyleyse, sonra da içlerinden birini seçelim”
- Bilim atölyesi
- Eğlenerek öğrenme atölyesi
- Eğlence ve çocuk atölyesi
- Zeki çocuk atölyesi
- Eğlenceli atölye
- Bilim çocuk atölyesi
- Mutlu atölye
- Keşfederek öğrenme atölyesi
- Kuş atölyesi

“Peki atölyenin ismini nasıl seçeceğiz?”
- Herkes seçtiği ismi küçük kağıda yazsın, en çok yazılan isim olur.
- Evet biz sınıf başkanını da öyle seçiyoruz okulda.

Küçük kağıtlara istedikleri isimleri yazdılar. Ancak “Keşfederek Öğrenme Atölyesi” ve “Zeki Çocuk Atölyesi” eşit oy aldı.

- İşte, eşitlik...
“Peki şimdi ne yapacağız?”
- O ikisinden birini seçeceğiz şimdi.
Herkes istediği isimi yazıp tekrar teslim etti.



Onlar yazarken sorduk;
“Eşit ne demek?”
- Birbiriyle aynı olması...
- Mesela 12 elmayı 6 kişiye eşit bölebiliriz, hepsine 2 tane veririz.

“Hmm, peki elimizde 15 tane varsa, 6 kişiye eşit paylaştırabilir miyiz?”
- Hayır (çoğu)
- Evet evet olur, 1 dakika…
Biraz düşünüp elleriyle aklından işlem yaptıktan sonra,
- Herkese 2,5 tane verirsek eşit olur.
- Nasıl yani?
- Nasıl olacak ki o?


“Gösterebilir misin bize nasıl olacağını?”
- Nasıl göstersem… Kalemlerle yapabiliriz, şimdi bana 6 kişi lazım, kimler gelmek ister?


Katılmak isteyenleri yanına çağırdı. Önce kalemlerin hepsini alıp dağıtmaya başladı. Sonra vazgeçip 15 kalemi ayırdı ve herkese 2,5 tane paylaştırdı. Buçukları kapaklarını çıkardığı kalemlerle yaptı :))


Yapılandırılmamış projelerde çocuklar kendi fikirlerini istedikleri zaman istedikleri şekilde uygulamaya geçirebildikleri için daha heyecanlı ve konuya merakları daha fazla oluyor. Böylece kendi ilgi alanlarını odaklanarak derinlemesine çalışma fırsatı bulabiliyorlar. Bu sırada oyun oynadıklarını düşündükleri için o sırada neler öğrendiklerinin farkında olmuyorlar. İşte Reggio Emilia ilhamlı öğrenmenin en güzel yanı, çocuklar oyun oynarken projeler üretiyor ve kendi meraklarıyla öğreniyorlar. Böylece daha kalıcı bildi ediniyorlar. Ve aslında öğrenmeyi öğreniyorlar.


Geçen hafta kille 3 boyutlu olarak kendi yaptığı arabadan da arabalara merakı olduğunu biliyorduk. Arabanın yapımında teknik detayları dahi düşünüp karşılıklı tekerlekleri tellerle birbirine tutturmuştu. Ancak bu hafta yapacağı projede tekerleklerin dönmediğini ve bu şekilde sıkıcı olacağını söyleyerek  bu arabayı kullanmak istemedi.



Bu hafta elinde kutusu ve kendi proje fikriyle geldi bize,

- Evdeki arabalarıma bir otopark yapmak istiyorum. Annemin telefonunda resmi var, onun gibi bir otopark.





Hemen o sırada yanımızda olan annesinden fotoğrafı mailime atmasını rica ettim. Böylece fotoğrafı duvara yansıtabilecektim. Bu şekilde çalışmanın 2 avantajı var; hem onun bakarak yapmasına yardımcı olabilir hem de diğer arkadaşları da projeden haberdar olabilir ve katılmak ya da destek vermek isteyen projeye dahil olabilir, çalışma kolektifleşebilir.


Çocuklardan bir tanesinin dikkatini çekti fotoğraf. Nasıl yapacağını kara kara düşünen arkadaşına yardımcı olmaya geldi.

Gölge çocukların oynamaktan çok keyif aldığı, oynarken yaratıcı düşüncelerini geliştiren ve yeni fikirler, hikayeler üretmelerini sağlayan bir araç bizim için. İleriki haftalarda gölge çalışmalarımız olacak.


Yer çekimi projesinde hipotezler ve denemeler devam ediyor.
Sessizce çalışıp geçen hafta yaptıkları deneyi bu hafta geliştirdiler.


“Burada neler oluyor?”
- Ben de onu diyorum burada neler oluyor?
- Bana da söylemedi.
- Ağırlık yapıyoruz. Damlalar o ağırlıktan damlayacak mı göreceğiz.


- Altına kova lazım kaldırdığımızda. Çünkü çubuktan hiç gözükmeden böyle gelecek ve akacak (su).
- Bunu da bunlara ağırlık yapması için koyduk.


Ağırlık için yaptıkları malzeme ıslandıkça ağırlaşarak yere düştü.


Üzerine daha fazla su sıkarak çubuklarla açtıkları delikten aşağıya suyun akıp akmadığını gözlemlediler.


"Nasıl, işe yaradı mı?"
- Evet, ağırlığın olduğu yerdeki çubuklardan su damlacıkları akıyor.

Çocuklar ilk olarak çubukların yere düşmediğini gözlemledi. Buna şaşırıp neden düşmediğini araştırdılar. Bu sırada yer çekimine meydan okuduklarını düşündüler.
 Daha sonra ağırlık yapıp çubukları düşürmeye çalıştılar ancak yine çubuklar düşmedi, onun yerine kendi yaptıkları ağırlık düştü yere.
Bu sefer de batırdıkları yerde çubukların yanlarında boşluk olabileceği, ancak bu boşluklardan suyun geçebilmesi için üzerinde ağırlık olması gerektiği hipotezini geliştirdiler. Hipotezlerini denediklerinde başarılı olduklarını gördüler, su damlalar halinde ağırlık olan yerde çubuklardan yere süzüldü.

Geçen hafta yaptıkları killeri kuruyan çocuklar istedikleri zaman eserlerini boyadılar.

“Mısır tarlasını ilaçlayan uçak” eserini boyamaya başlayınca sordum;

“Uçağı yaptın, uçağın ilaçladığı mısır tarlasını da yapmak ister misin?”

İlk olarak 2 boyutlu olarak resimle mısır tarlasını tasarlaması için teşvik ettim. Resimle yaptıktan sonra, fikrini 3 boyutluya geçirebilmesi için kille yapmasını teklif ettim,


“Bunu kille de yapmak ister misin?”
- Ama nasıl yapacağım ki?
- Ben sana yardım edebilirim.
“İsterseniz internetten mısır tarlası fotoğraflarına da bakabilirsiniz.”


Zamanımız bitmişti. Unutmamaları için o sırada hemen arayıp bulduğum fotoğrafları duvara yansıttım, bir sonraki hafta mısır tarlasını kille nasıl yapabilirler düşünüp gelmeye karar verdiler.


Yoksa siz de çocuklar gibi atölyenin heyecanına kapılıp oylamamızın sonucunu öğrenmediğinizi unuttunuz? :))

Çocuklar konu matematiğe geçince oylamayı unutup sonrasında da bugün neler yapacaklarına odaklandılar.

Açıklayalım sonucu; atölyemizin çocuklar tarafından konulan ismi;

“Keşfederek Öğrenme Atölyesi”

Atölyede çocuklarla sohbetlerimizde hiç “keşif” sözcüğünü kullanmamış olmamıza rağmen keşfettiklerinin farkında olmaları ve bu şekilde öğrendiklerini düşünmeleri bizi de çok mutlu etti, amacımıza emin adımlarla ulaşacağımızı gösterdi bize. :))

15 Nisan 2015 Çarşamba

Atölye & Kil & Hikaye & Fizik // Atölye Çatı Katı (YDA) 3. hafta



Fasulyelerine hafta boyunca bakan çocuklarla başladık fasulyeleri üzerine sohbete, daha sonra konu derinleşti ve atölyeye geldi.

- Fasulyelerimiz büyüdüğü zaman arka bahçede toprağa biraz çukur açıp oraya ekeceğiz.
- Kabımız biraz küçük, büyüdüğü zaman...
"Onları burada ekeceğiz."
- Burada mı ekeceğiz? Keşke her gün buraya gelsem...

"Okul yerine buraya gelmek ister miydiniz her gün?"
- Evet... (Birkaçı)
- Ben çok karar (veremedim). İkisinin ortası bence. Okul da güzel bura da güzel.
- Ben de her gün buraya gelmek isterdim ama okula gitmeyi de ihmal etmemek lazım(!)
"Neden?"
- Okulda bir şeyler öğreneceğiz ya (!)
"Burada?"
- Burada da öğreniyoruz ama, okulda mesela çarpma işlemini, toplama işlemini, bölme işlemini, çıkarma işlemini, daha çok şeyleri öğreniyoruz. Burada hem eğleniyoruz hem öğreniyoruz.
(Bir sonraki hafta çemberde bölmeyi nasıl yaptığımızı görünce şaşıracaksınız:))

(Çocukların atölyede eğlenirken aynı zamanda dört işlemi de öğrendiklerinin farkında olmadığını gösteriyor bu konuşma. Tam bizim istediğimiz gibi :) Didaktik bir öğrenme olmadığından bahsediyor aslında çocuklar!)

- Buradaki derslerimiz hafta içi olsa ben her gün gelebilirdim. Sabah 8-9'da dersimiz başlıyor, 2.40'ta bitiyor. Tam gün eğitim alıyoruz.

"Peki bütün okullar bizim atölye gibi olsaydı nasıl olurdu?"
- Çok eğlenceli olurdu.
- Güzel olurdu.
- Öğretici olurdu. (!)
- Kötü olurdu, çok az arkadaşımız olurdu. (Hafta içi her gün gelirim diyen çocuğumuz aynı zamanda kötü olabileceğini de düşünüyor. Atölyede az çocuk olduğu için ve dernekte tek atölye olduğu için, bu nedenle de okulun "kalabalık" hissini yaşayamadığı için böyle düşünmüş olabilir.)

Çocukların atölyeyle ilgili düşüncelerinin bu kadar olumlu olması bizi oldukça sevindirdi :)
Niyetimiz öğrenme süreçlerinde daha fazla çocuğa ulaşarak yaratıcı düşünme deneyimini mümkün olduğunca yaymak ve üreten bir nesil yetişmesine katkıda bulunmak;
Çocukların eğlenirken öğrendiği ve öğrendiğinin farkında olmadan oynayarak kendi bilgisini yapılandırdığı bir eğitim sistemi hayal ediyoruz.
Çocukların da böyle bir eğitim sistemini içten içe istediklerini cümlelerinden anlayabiliyoruz.

Sohbet sonrasında fasulye projesinin çizimlerini yaptılar.
1. Fasulyelerinin o günkü hali,
2. Fasulyelerinin hayallerindeki büyümüş hali.
(Dokümantasyon halinde ebeveynlere ve merak eden herkese son atölye günü sergilenecek:))

 

Çocuklarla "kil"i tanıdık bugün.
Reggio Emilia Yaklaşımında kil çocuğun kendini ifade ettiği ve 
bilgiyi yapılandırdığı 100 dilinden biri.



Kil ile çalışmasını bitiren istediği çalışmayla devam etti.

Örneğin kille önce kendini yapmak isteyip,
- Hayır bu maymuna benzedi.
diyerek onu daha da maymuna benzeten bir çocuğumuz daha sonra onun hikayesini yazdı.
(Hikaye aşağıda)


Çocuklar başlangıçta kile dokunmak ve şekil vermekte tereddüt edebiliyorlar, elleri kirlenir, ellerine bulaşır diye.

Kil şekil vermesi zor, büyük parçadan ayırmak için güç isteyen ve motor kasları bu sayede güçlendiren bir malzeme. 


Çocuklar kil sayesinde düşüncelerini, duygularını, fikirlerini, hayallerini
3 boyutlu ifade edebiliyorlar.


Aynaları kullanarak kendi yüzlerini 2 boyutlu ya da 3 boyutlu yapmaları onların yüzlerine daha detayları bakıp baktıklarını görmelerini sağlıyor.
Çünkü baktıklarını görmezlerse çizemezler ya da kile şekil veremezler.

Bu çalışmalarla bakmakla-görmek arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz.
Farkındalığımız artıyor.
(Çizim çalışmalarını önümüzdeki haftalarda uygulayıp ayrıntılı ele alacağız.)


Kille 3 boyutlu "Mısır Tarlasını ilaçlayan uçak" yaptıktan sonra belki kendini 2 boyutlu ifade ederken daha rahat hissettiği için resim yapmaya yönelen çocuklarımızdan biri.



- Ev yaptım buraya, buraya da bulutlar...
Güneş yaptım, buraya da çimenler...
Buraya da toprağın altını yaptım!

(Ne kadar şiirsel değil mi anlattığı, nasıl ahenkli :))

"Toprağın altını!"
- Evet.
"Nasıl yaptın toprağın altını?"
- Böyle yaptım... Toprağın gözünü ağzını yaptım.
"Toprağın gözü ağzı nasıl oluyor?"
- Ben böyle olur diye düşündüm.

Çok sık karşılaştığımız bir durum; çocuklar ne düşünerek yaptıklarını anlatmaya çekiniyorlar çünkü yaptıklarının eleştirileceğinden korkabiliyorlar, ki toplum olarak yaptığımız en büyük yanlışlardan biri çocukları anlamaya çalışmadan onları eleştirmeye başlamak oluyor çoğu zaman. Eğitim sistemimiz de "tek doğru"lar üzerine kurulu olunca ve "Toprağın gözü olmaz!" ikazı çocuğun hipotezini sözle ifadesi sonrası hemen peşine gelmesi beklenince çocuklarımızın ne yaptıklarını atölyelerde hemen anlatmalarını beklemek çok da gerçekçi olmuyor.
Bu nedenle de hep diyoruz, çocukların bizimle geçireceği SÜREÇ önemli. Yavaş yavaş anlatmaya başlıyor çocuklar duygu ve düşüncelerini, kendilerini ifade güçleri gelişiyor.
Neden mi?
Çünkü anlattıkları zaman onları dinlediğimizi biliyorlar.
Çünkü onlara değer verdiğimizi hissediyorlar.
Çünkü ne anlatırlarsa anlatsınlar, en olmadık hayalleriyle bile ilgilendiğimizi görüyorlar.
Çünkü kendilerine güvenleri artıyor.
Çünkü bize güveniyorlar.

"Hmm. Kimlerin gözü-ağzı olur?"
- İnsanların...
"Toprağın nasıl oldu?
- Böyle oldu.
- Toprak insan mı?
- (gülerek) Hayır.
"Peki nasıl oldu o zaman?"
- Hayal ettim.
"Hayal ettin!! Hayal etmek ne demek?"
- Bilmiyorum.
"Bilmiyor musun?
- Unuttum yani.
"Hatırlayabilir misin?"
- Hayır.
(Evet, zamana ihtiyacımız var :))


- Kardeşim buradan biraz daha al. İstediğin şekli yapabilirsin.
- Ama kalıp olmadan nasıl istediğim şekli yapabilirim ki abi?

Çocuklara şekil vermeleri için kalıp vermiyoruz; yalnızca kil ile kullanmaları için modelaj (kil) kalemleri, çubuklar ve kendileri elleri ya da kıvırma aleti ile kıvırabilecekleri kalınlık ve yumuşaklıkta teller temin ediyoruz.




Top Oynayan Maymun

Maymun ormanda arkadaşlarıyla oyun oynuyormuş. Sonra sıkılmışlar, saklambaç oynamak istemişler. Ama avcılar önceden bütün ağaçları kesmişler, o yüzden oynayamıyorlarmış. Sonra sadece 4 tane ağaç kalmış, onlar da kaleye benziyormuş. Ama akıllarına futbol oynamak gelmemiş, başka oyunlar oynamayı düşünmüşler.
Sonra bir tane spor dalına katılmak istemişler. O spor dalını seçerken akıllarına futbol gelmiş. Futboldaki kaleyi hatırlamış o maymun. Maç yapmışlar.
Maymun çok iyi oynuyormuş, o yüzden avcılar uçak bırakmış. O uçakla şehre gitmiş. Şehirde futbol olimpiyatlarına katılmış, yenmiş.

"Bu hikayeyi yazarak da anlatmak ister misin?"
- Evet.
"Nelere ihtiyacın var?"
- Kağıt, bant, kalem.
"Ne kadar büyüklükte kağıt istiyorsun?"
- Bir sayfaya sığdıramam ki hepsini.
"Ne kadar kağıda ihtiyacın var?"
- 5 sayfa.
"Nasıl karar verdin?"
- Biraz az da (hikaye).
Kağıtları istediği büyüklükte kestim.
- Düzgün olması için çizgili kağıda ihtiyacım var.
"Düzgün olması için ne yapabiliriz çizgili kağıdımız yoksa?"
- Çizgi çizebiliriz. 
"Nasıl çizeceksin?"
- Kalemle. 
(Kalemi cetvel gibi kullanarak denedi)
- Evde çizebilir miyim? Yamuk oluyor.
"Yamuk olmaması için ne yapabilirsin?"
- Çubuklarla yapabilirim (Arkadaşlarının kullandığı çöp şişleri kastederek)
"Çizgilerinin nasıl olmasını istiyorsun?"
- Düzgün.
"Düzgün ne demek?"
- Yani böyle, hiç yamuk olmayan.
"Tamam, bunu yapmak için ne kullanabilirsin?"
- Çubuk belki olabilir.
"Deneyebilirsin."
(Atölyemizde biri şeffaf biri tahta olmak üzere 2 cetvel var. Ancak farklı yollarla çizgi çizmeyi tercih edebiliyorlar.)
Çubukla çizmeyi denerken,
- Ama kalemle çizsem daha iyi.
"Peki."
- Cetvel var mı?
(O ana kadar bizden "cetvel" kelimesini duymadı. Özellikle söylemedik. Farklı yolları da denemek isteyen çocukları sonuna kadar destekliyoruz. Bu sayede yaratıcı düşünme kabiliyetleri artıyor kanaatindeyiz.)


Çocuklar öte tarafta balonlu malzemeyi patlatmaya başladılar. Ancak daha sonra balonların çöp şişlerle patlamadığını keşfettiler.

Daha fazla balona daha fazla çöp şiş geçirdiler ve,

"Ne oluyor burada?"

- Yer çekimine meydan okuyoruz!

"Nasıl yani?"
-Yer bunları çekemiyor.
- Yer bu kadar güçsüzse ben ne yapayım...
- Ben bile şunu çeker çıkarırım.

"Yer bu kadar güçsüz mü?"
(Biraz düşündüler)

- Bi dakka yaa, yer bizi çekiyor da niye bunları çekemiyor?

- Çünkü biz bunları tutuyoruz.
- Hayır hayır...
- Biz bu naylonu tutuyoruz, bu da onları tutuyor.
- Evet yer bizi çekiyor, bunları çekemiyor.
- Biz onlardan 10-15 kat bile ağır değiliz, onlar daha çok ağır. Nasıl oluyor böyle?
(Yer çekimine meydan okuyorlarsa onların daha ağır olduğu sonucuna varıyor çocuklar)
- Ben de bilmiyorum.

"Peki ağaçtaki meyveler nasıl ağaçta durabiliyorlar?"
- Çünkü onlar ağaca yapışıklar.
- Bunları biz kendimiz böyle buraya taktık.?

Çocukları bir kafa karışıklığıyla daha baş başa bıraktık anlaşılan :)
Bu sayede kendi cevaplarını bulmalarını bekliyoruz.
Fizik dersine giriş tamam.




Çocukların ürettiği eserlerden birkaçı...
Son atölye günümüzde hepsini sergileyeceğimizi söylemekten büyük mutluluk duyarız :)




10 Nisan 2015 Cuma

Sanat - Atölye Çatı Katı (YDA) 2. hafta


Çocuklar ikinci hafta da boyalarla farklı zeminleri farklı tekniklerle renklendirmeye devam ettiler.

Resim çoğu çocuğun dillerinden biri. Çocukların çok büyük çoğunluğunun resim yapmaktan ve kendini bu şekilde ifade edebilmekten çok büyük keyif aldığını gözlemliyoruz. 

Resim yaparken çocuklar yalnızca duygu, düşünce, fikirlerini vs. anlatmıyorlar, aynı zamanda resmi bir öğrenme aracı olarak da kullanmış oluyorlar.


Öte tarafta rulolara çöp şiş geçirerek farklı formlar oluşturan çocuklar malzemenin kullanımı üzerine de bilgilerini yapılandırıyorlar.

Üretme aşamasına gelebilmek için öncelikle farklı malzemelerin ne şekilde (nasıl) bir araya gelebileceklerini görmeleri önemli.

Çocuklardan biri bu iki malzemeyi bir araya getirerek oyuncağını üretirken bir diğeri onu görüp aklında farklı bir fikirle kendine oyuncak üretmeye başlıyor. Bu sırada birbirlerinden sıkça yardım aldıkları için çocukların kolektif çalışmalarının önemini tekrar vurgulamak gerek.


- Uzun zamandır şato çizmiyordum, daha çok elbise çiziyordum. O yüzden bu sefer şato yapmak istedim.
"Nasıl bir şato?"
- Kırmızı bir şato, bu kraliçe, bu kral.
"Neden oradalar?"
- Bahçeye çıkmışlar.
"Neden bahçeye çıkmışlar ki?"
- Dolaşmak için bahçelerinde. Bahçeleri daha büyük aslında, ama bir kağıda ne kadar sığdıysa o kadarı oldu.
"Hem sulu boya kullandın..."
- Hem kuru boya, hem keçeli boya... Karışık...
"Karışık kullandın."
- Evet. Şu noktalar için keçeli, kuru...

"Peki bu resmi yaparken kendini nasıl hissettin?"
- Mutlu... 
"Başka?"
- Zor oldu baya bi.
"Neden zor oldu?
- Şu denizi yapmak, köprüyle birlikte.
"Nasıl yaptın?"
- Kapıyı yapmak da zor oldu.
"Gökyüzü neden beyaz?"
- Boyayamayacaktım çünkü hem güneşle renkler karışacaktı. Bazen taşan yerlerde renkler karışacağı için boyamadım. Bir de çok uzun sürüyor.
"Ben bir de bayrak görüyorum orada."
- Evet.
"O nasıl bir bayrak?"
- Kalpli bir bayrak.
"Niye kalpli?"
- Ne bileyim, canım kalpli yapmak istedi. Nasıl yapsam karar veremedim, böyle yaptım.
"Bu resme bakınca kendini nasıl hissediyorsun?"
- Mutlu. Kraliçeyi büyük, kralı küçük yapmamın bir nedeni var, kral uzakta olduğu için bazı şeylere uzaktan baktığımızda küçük, bazen de büyük oluyor. Daha önce denediğim için biliyorum.



- Değirmenin çarkına benzedi.
"Değirmenin çarkı nasıl oluyor ki?é
- Burda kavuğu(?) oluyor, böyle taşıyor, böyle tekrar boşaltıyor. Böyle un da öğütülebilir.
"Bununla un öğütebilir miyiz?"
- Bununla değil, buna su doldurulması lazım, değirmenin o dönen çarkına da benzemesi lazım.


- Karmaşık olsa da buradan bakabiliriz.
"Ne görüyorsun orada?"
- Parça parça şeyler...
"Ben de bakıcam."



"Evet parça parça. Kaç parça?"
Saymaya başladı,
- 18 parça, 19 parça. Ben bunun adını buldum, 19 parçalı dürbün! Burada parça parça, buradaki parçalarla da birleşince 19 oluyor. (iki ucundaki bölmeleri saydı)
- Her şeyi 19 parça görüyorum.


Işıklı masada incelediği oyuncaklardan birinin üzerindeki bölümleri sayıyor olması o çocuğun sayılarla arasının iyi olduğunu işaret ediyor bize.


(İlk haftasında) Atölyeyi ve malzemeleri keşfederken yeni bir şeyleri özgürce üretme duygusunu da yaşayan çocukların özgüvenleri artıyor ve böylece daha fazla şey üretmek için çocukların atölyeye gelmeyi daha çok istediklerini gözlemliyoruz.





Bakmak-görmek Reggio'da bizim çok sık kullandığımız bir kavram. Çocukların baktığı şeyi gerçekten ne kadar gördüğünü anlayabilmek için onları bakarak bir şeyler çizmeye yönlendiriyoruz zaman zaman. Ancak çocuklar bazen kendileri de diğer arkadaşlarının yaptıklarını kopyalayabiliyorlar (bakarak çiziyorlar). Bu onların yine kendilerine özgü bir ürün ortaya çıkarmadıklarını göstermiyor, çünkü her dokunuş ayrı ve her çocuğun yeteneği ve çoğu zaman tercihleri farklı.


Çocuklarla beraber "tek doğru" ya da "tek yol" olmadığını da keşfediyoruz sık sık.
Su doldurmanın pek çok yolu var, örneğin burada fıs fıs ile dolduruluyor su :)
Bu sırada,
* Çocuk sık kullanmadığı bir materyali kullanma fırsatı yakalıyor.
* İhtiyacını oyun içinde gideriyor (suyu oyun ile dolduruyor).
* Zamanını istediği gibi kullanıyor, koşturmuyor örneğin.
* Kendi kararını kendi alıyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...