Reggio Emilia Yaklaşımı

Reggio Emilia Yaklaşımı II. Dünya Savaşı sonrası İtalyasında ailelerin ve eğitimci gönüllülerin “Her çocuk değerlidir, güçlüdür ve pek çok şeyi yapabilme kapasitesine sahiptir.” tezleriyle ortaya çıkmıştır. Yaklaşım savaşın sonunda Profesör Loris Malaguzzi’nin liderliğinde birçok sosyal bilimcinin çalışmalarıyla, çocuk odaklı bir öğrenme sistemi olarak geliştirilmiştir.  Eğitimin çocuğun yeteneklerini ortaya çıkarıp özgürleştirmesi ve gelişimini her alanda desteklemesi için bir pedagoji oluşturan bu yaklaşım Reggio Emilia kasabasında günümüzde hala uygulanmaktadır.


Reggio Emilia çocuğun bir başkahraman olup kendi bilgisini kendisinin yapılandırdığı, öğretmenin yeri geldikçe çocuğun bir arkadaşı ve rehberi olduğu, sosyal ve fiziksel çevrenin ise üçüncü öğretmen olduğu bir eğitim felsefesidir. Çocuk meraklıdır, öğrenmeye her an açıktır. Reggio Emilia’ya göre her bir an,  bir fikre dönüşebileceği düşünülerek toplanmış her bir bilgi; duygu ve keşfetme dürtüsüne bürünerek bir deneyime dönüşebilir (Edwards, Gandini, & Forman, 1995:108). Öğretmen ise uygun çevreyi hazırlayarak çocuğu gözlemler, bu anları dokümante ederek çocuğun ilgisine göre projeler başlaması için çocuğu provoke eder, yani onun merakını daha da kışkırtır. Çocuklar bu eğitim felsefesine göre kendi meraklarını takip ederek daha fazla derinlemesine araştırma yapar, dener, üretir, çok daha kalıcı bilgi edinirler.

Reggio Emilia yaklaşımında bir diğer önemli husus ise çevredir. Yaklaşımın içinde çevre, “üçüncü öğretmen” olarak tanımlanmıştır. Çevrenin her bir köşesi çocukların meraklarına/sorularına cevap verecek şekilde tasarlanmış ya da seçilmiştir (Wurm,2005).


Daha fazla bilgi için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...