15 Nisan 2015 Çarşamba

Atölye & Kil & Hikaye & Fizik // Atölye Çatı Katı (YDA) 3. hafta



Fasulyelerine hafta boyunca bakan çocuklarla başladık fasulyeleri üzerine sohbete, daha sonra konu derinleşti ve atölyeye geldi.

- Fasulyelerimiz büyüdüğü zaman arka bahçede toprağa biraz çukur açıp oraya ekeceğiz.
- Kabımız biraz küçük, büyüdüğü zaman...
"Onları burada ekeceğiz."
- Burada mı ekeceğiz? Keşke her gün buraya gelsem...

"Okul yerine buraya gelmek ister miydiniz her gün?"
- Evet... (Birkaçı)
- Ben çok karar (veremedim). İkisinin ortası bence. Okul da güzel bura da güzel.
- Ben de her gün buraya gelmek isterdim ama okula gitmeyi de ihmal etmemek lazım(!)
"Neden?"
- Okulda bir şeyler öğreneceğiz ya (!)
"Burada?"
- Burada da öğreniyoruz ama, okulda mesela çarpma işlemini, toplama işlemini, bölme işlemini, çıkarma işlemini, daha çok şeyleri öğreniyoruz. Burada hem eğleniyoruz hem öğreniyoruz.
(Bir sonraki hafta çemberde bölmeyi nasıl yaptığımızı görünce şaşıracaksınız:))

(Çocukların atölyede eğlenirken aynı zamanda dört işlemi de öğrendiklerinin farkında olmadığını gösteriyor bu konuşma. Tam bizim istediğimiz gibi :) Didaktik bir öğrenme olmadığından bahsediyor aslında çocuklar!)

- Buradaki derslerimiz hafta içi olsa ben her gün gelebilirdim. Sabah 8-9'da dersimiz başlıyor, 2.40'ta bitiyor. Tam gün eğitim alıyoruz.

"Peki bütün okullar bizim atölye gibi olsaydı nasıl olurdu?"
- Çok eğlenceli olurdu.
- Güzel olurdu.
- Öğretici olurdu. (!)
- Kötü olurdu, çok az arkadaşımız olurdu. (Hafta içi her gün gelirim diyen çocuğumuz aynı zamanda kötü olabileceğini de düşünüyor. Atölyede az çocuk olduğu için ve dernekte tek atölye olduğu için, bu nedenle de okulun "kalabalık" hissini yaşayamadığı için böyle düşünmüş olabilir.)

Çocukların atölyeyle ilgili düşüncelerinin bu kadar olumlu olması bizi oldukça sevindirdi :)
Niyetimiz öğrenme süreçlerinde daha fazla çocuğa ulaşarak yaratıcı düşünme deneyimini mümkün olduğunca yaymak ve üreten bir nesil yetişmesine katkıda bulunmak;
Çocukların eğlenirken öğrendiği ve öğrendiğinin farkında olmadan oynayarak kendi bilgisini yapılandırdığı bir eğitim sistemi hayal ediyoruz.
Çocukların da böyle bir eğitim sistemini içten içe istediklerini cümlelerinden anlayabiliyoruz.

Sohbet sonrasında fasulye projesinin çizimlerini yaptılar.
1. Fasulyelerinin o günkü hali,
2. Fasulyelerinin hayallerindeki büyümüş hali.
(Dokümantasyon halinde ebeveynlere ve merak eden herkese son atölye günü sergilenecek:))

 

Çocuklarla "kil"i tanıdık bugün.
Reggio Emilia Yaklaşımında kil çocuğun kendini ifade ettiği ve 
bilgiyi yapılandırdığı 100 dilinden biri.



Kil ile çalışmasını bitiren istediği çalışmayla devam etti.

Örneğin kille önce kendini yapmak isteyip,
- Hayır bu maymuna benzedi.
diyerek onu daha da maymuna benzeten bir çocuğumuz daha sonra onun hikayesini yazdı.
(Hikaye aşağıda)


Çocuklar başlangıçta kile dokunmak ve şekil vermekte tereddüt edebiliyorlar, elleri kirlenir, ellerine bulaşır diye.

Kil şekil vermesi zor, büyük parçadan ayırmak için güç isteyen ve motor kasları bu sayede güçlendiren bir malzeme. 


Çocuklar kil sayesinde düşüncelerini, duygularını, fikirlerini, hayallerini
3 boyutlu ifade edebiliyorlar.


Aynaları kullanarak kendi yüzlerini 2 boyutlu ya da 3 boyutlu yapmaları onların yüzlerine daha detayları bakıp baktıklarını görmelerini sağlıyor.
Çünkü baktıklarını görmezlerse çizemezler ya da kile şekil veremezler.

Bu çalışmalarla bakmakla-görmek arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz.
Farkındalığımız artıyor.
(Çizim çalışmalarını önümüzdeki haftalarda uygulayıp ayrıntılı ele alacağız.)


Kille 3 boyutlu "Mısır Tarlasını ilaçlayan uçak" yaptıktan sonra belki kendini 2 boyutlu ifade ederken daha rahat hissettiği için resim yapmaya yönelen çocuklarımızdan biri.



- Ev yaptım buraya, buraya da bulutlar...
Güneş yaptım, buraya da çimenler...
Buraya da toprağın altını yaptım!

(Ne kadar şiirsel değil mi anlattığı, nasıl ahenkli :))

"Toprağın altını!"
- Evet.
"Nasıl yaptın toprağın altını?"
- Böyle yaptım... Toprağın gözünü ağzını yaptım.
"Toprağın gözü ağzı nasıl oluyor?"
- Ben böyle olur diye düşündüm.

Çok sık karşılaştığımız bir durum; çocuklar ne düşünerek yaptıklarını anlatmaya çekiniyorlar çünkü yaptıklarının eleştirileceğinden korkabiliyorlar, ki toplum olarak yaptığımız en büyük yanlışlardan biri çocukları anlamaya çalışmadan onları eleştirmeye başlamak oluyor çoğu zaman. Eğitim sistemimiz de "tek doğru"lar üzerine kurulu olunca ve "Toprağın gözü olmaz!" ikazı çocuğun hipotezini sözle ifadesi sonrası hemen peşine gelmesi beklenince çocuklarımızın ne yaptıklarını atölyelerde hemen anlatmalarını beklemek çok da gerçekçi olmuyor.
Bu nedenle de hep diyoruz, çocukların bizimle geçireceği SÜREÇ önemli. Yavaş yavaş anlatmaya başlıyor çocuklar duygu ve düşüncelerini, kendilerini ifade güçleri gelişiyor.
Neden mi?
Çünkü anlattıkları zaman onları dinlediğimizi biliyorlar.
Çünkü onlara değer verdiğimizi hissediyorlar.
Çünkü ne anlatırlarsa anlatsınlar, en olmadık hayalleriyle bile ilgilendiğimizi görüyorlar.
Çünkü kendilerine güvenleri artıyor.
Çünkü bize güveniyorlar.

"Hmm. Kimlerin gözü-ağzı olur?"
- İnsanların...
"Toprağın nasıl oldu?
- Böyle oldu.
- Toprak insan mı?
- (gülerek) Hayır.
"Peki nasıl oldu o zaman?"
- Hayal ettim.
"Hayal ettin!! Hayal etmek ne demek?"
- Bilmiyorum.
"Bilmiyor musun?
- Unuttum yani.
"Hatırlayabilir misin?"
- Hayır.
(Evet, zamana ihtiyacımız var :))


- Kardeşim buradan biraz daha al. İstediğin şekli yapabilirsin.
- Ama kalıp olmadan nasıl istediğim şekli yapabilirim ki abi?

Çocuklara şekil vermeleri için kalıp vermiyoruz; yalnızca kil ile kullanmaları için modelaj (kil) kalemleri, çubuklar ve kendileri elleri ya da kıvırma aleti ile kıvırabilecekleri kalınlık ve yumuşaklıkta teller temin ediyoruz.




Top Oynayan Maymun

Maymun ormanda arkadaşlarıyla oyun oynuyormuş. Sonra sıkılmışlar, saklambaç oynamak istemişler. Ama avcılar önceden bütün ağaçları kesmişler, o yüzden oynayamıyorlarmış. Sonra sadece 4 tane ağaç kalmış, onlar da kaleye benziyormuş. Ama akıllarına futbol oynamak gelmemiş, başka oyunlar oynamayı düşünmüşler.
Sonra bir tane spor dalına katılmak istemişler. O spor dalını seçerken akıllarına futbol gelmiş. Futboldaki kaleyi hatırlamış o maymun. Maç yapmışlar.
Maymun çok iyi oynuyormuş, o yüzden avcılar uçak bırakmış. O uçakla şehre gitmiş. Şehirde futbol olimpiyatlarına katılmış, yenmiş.

"Bu hikayeyi yazarak da anlatmak ister misin?"
- Evet.
"Nelere ihtiyacın var?"
- Kağıt, bant, kalem.
"Ne kadar büyüklükte kağıt istiyorsun?"
- Bir sayfaya sığdıramam ki hepsini.
"Ne kadar kağıda ihtiyacın var?"
- 5 sayfa.
"Nasıl karar verdin?"
- Biraz az da (hikaye).
Kağıtları istediği büyüklükte kestim.
- Düzgün olması için çizgili kağıda ihtiyacım var.
"Düzgün olması için ne yapabiliriz çizgili kağıdımız yoksa?"
- Çizgi çizebiliriz. 
"Nasıl çizeceksin?"
- Kalemle. 
(Kalemi cetvel gibi kullanarak denedi)
- Evde çizebilir miyim? Yamuk oluyor.
"Yamuk olmaması için ne yapabilirsin?"
- Çubuklarla yapabilirim (Arkadaşlarının kullandığı çöp şişleri kastederek)
"Çizgilerinin nasıl olmasını istiyorsun?"
- Düzgün.
"Düzgün ne demek?"
- Yani böyle, hiç yamuk olmayan.
"Tamam, bunu yapmak için ne kullanabilirsin?"
- Çubuk belki olabilir.
"Deneyebilirsin."
(Atölyemizde biri şeffaf biri tahta olmak üzere 2 cetvel var. Ancak farklı yollarla çizgi çizmeyi tercih edebiliyorlar.)
Çubukla çizmeyi denerken,
- Ama kalemle çizsem daha iyi.
"Peki."
- Cetvel var mı?
(O ana kadar bizden "cetvel" kelimesini duymadı. Özellikle söylemedik. Farklı yolları da denemek isteyen çocukları sonuna kadar destekliyoruz. Bu sayede yaratıcı düşünme kabiliyetleri artıyor kanaatindeyiz.)


Çocuklar öte tarafta balonlu malzemeyi patlatmaya başladılar. Ancak daha sonra balonların çöp şişlerle patlamadığını keşfettiler.

Daha fazla balona daha fazla çöp şiş geçirdiler ve,

"Ne oluyor burada?"

- Yer çekimine meydan okuyoruz!

"Nasıl yani?"
-Yer bunları çekemiyor.
- Yer bu kadar güçsüzse ben ne yapayım...
- Ben bile şunu çeker çıkarırım.

"Yer bu kadar güçsüz mü?"
(Biraz düşündüler)

- Bi dakka yaa, yer bizi çekiyor da niye bunları çekemiyor?

- Çünkü biz bunları tutuyoruz.
- Hayır hayır...
- Biz bu naylonu tutuyoruz, bu da onları tutuyor.
- Evet yer bizi çekiyor, bunları çekemiyor.
- Biz onlardan 10-15 kat bile ağır değiliz, onlar daha çok ağır. Nasıl oluyor böyle?
(Yer çekimine meydan okuyorlarsa onların daha ağır olduğu sonucuna varıyor çocuklar)
- Ben de bilmiyorum.

"Peki ağaçtaki meyveler nasıl ağaçta durabiliyorlar?"
- Çünkü onlar ağaca yapışıklar.
- Bunları biz kendimiz böyle buraya taktık.?

Çocukları bir kafa karışıklığıyla daha baş başa bıraktık anlaşılan :)
Bu sayede kendi cevaplarını bulmalarını bekliyoruz.
Fizik dersine giriş tamam.




Çocukların ürettiği eserlerden birkaçı...
Son atölye günümüzde hepsini sergileyeceğimizi söylemekten büyük mutluluk duyarız :)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...