2 Nisan 2015 Perşembe

ÇEMBER SAATİ - Atölye Çatı Katı (YDA) 2. hafta


Atölyeye her hafta "çember" dediğimiz sohbetlerle başlıyoruz ve ilk olarak çocuklara haftalarının nasıl geçtiğini soruyoruz.
Çocuklardan "İyi, güzel" cevaplarının dışında, onların hayatlarına, duygularına, fikirlerine dair düşüncelerini de duymak amacıyla biz geçtiğimiz hafta neler yaptığımızı anlatmaya başladık.
Göz doktoruna gidip muayene olduğumu, doktorun bana göz bebeğimi büyüten bir damla damlattığını anlattım. Sonra sohbete başladık.
Merve: Göz bebeği ne ki?
- Gözümüzün içindeki görmemizi sağlayan siyah benek.
"Nasıl benek? Yani dalmaçyalı köpeklerin üzerinde benekler oluyor ya, öyle mi?"
- Benzer.
...
"Başka fikri olan? Gözün içinde bebek mi var, onları mı büyüttü doktor? Mümkün mü öyle bir şey?"
Gülüşmeler
"Gözümüzün içinde bebek yoksa neden göz bebeği diyoruz?"
...
"Fikirlerinizi söylemekten çekinmeyin. Her şey serbest burada."
- Bence bebeklere ilgi duydukları için, göz bebeği de görmemizi sağladığı için ona ilgi duydukları için olabilir.
...
"Mesela bence göz bebekleri vücudumuzda görünen en küçük organ. O yüzden göz bebeği demiş olabilirler mi?"
"Ama niye başka bir şey demediler de bebek dediler? Mesela neden göz tavşanı demediler?"
- Göz tavşanı olsaydı çok saçma olurdu.
"Nasıl saçma olurdu?"
- Biz insanız, e tavşan olursa ikisinin ne alakası olacak?
- Bir alakası var, ikisi de canlı!
(O sırada geç kalan bir çocuk girdi, konuyu toparlamak ve yeni katılan arkadaşımızın adapte olmasını sağlamak için konuştuklarımızı tekrar ettik.)
"Benim anlamadığım doktor neden Nane'nin göz bebeğini büyüttü?"
(Bana nane de derler:))
...
"Hiç göz doktoruna giden var mı?"
- Ben.
"Nasıldı?"
- Böyle bir makine vardı gözlerimize göre ayarlanıyordu. Bakınca ne gördüğümüzü söylüyorduk, bulanık mı normal mi yoksa biraz bozuntulu mu diye. Sonra doktorun odasına girdiğimizde ilaçları veriyordu. Kartları okutuyordu. Sonra ilaçları alıyorduk.
"Gözlük verdi mi doktor sana?"
- Yok, arpacık yüzünden (gittim).
"Başka kim gitmişti?"
- Oraya gitmiştik, bir makine vardı. O makinenin içinde balon vardı. Sonra başka bir odaya girdik harfleri okuttu. Gözümün üstünde bir şey vardı. Ben hepsini okudum. Ama F'yi mi E'yi mi onu tanıyamadım.

Çocuklar deneyimlerini ve bildikleri konuları rahatça anlatabiliyorlarken, onlardan yaratıcı düşünmelerini istediğimizde temkinli davranmak istedikleri için fikirlerini söylememiş olabilirler. Atölye boyunca bunun gibi sohbetlerle çocukların yaratıcı zekasını tekrar geri getirmeyi ve cesaretle fikirlerini söylemelerini hedefliyoruz.



Seben de haftasını anlatırken;
"Geçen hafta gittiğim bina İstanbul'un en yüksek binalarından biriydi. Ama o kadar çok sis vardı ki, binayı ancak önüne gelince görebildim. Ve sis yüzünden yine berbat bir trafik vardı. Çünkü hiç kimse hiçbir yeri göremediği için taksi şoförü böyle gidiyordu (arabanın ön camına yaklaşıp araba sürüyor gibi yaparak gösterdi)"
"Sis ne ki? Nasıl bir şey sis?"
- Buhar gibi bir şey, buhara benzer.
(aslında burada sisin maddenin gaz hali olduğunu bildiklerini görüyoruz)
"Buhar nasıl bir şey?"
- Buhar suyun kaynamasıyla oluşan gaz.
"Sis bir gaz mı o zaman?"
- Evet.
(Sorularla çocukları daha fazla konuşturarak bilgilerini açığa çıkarmış olduk.)
"Nasıl bir gaz?"
- Onu bilmiyorum.
"Sizce nasıl bir şey sis?"
- Ağzımızdan yapınca, soğuk ve sıcak hava birleşince sis oluşuyor.
"Nasıl yapınca?"
- Nefes alıp veriyoruz, (ağzı açık nefes alıp verdi) sıcak havayla soğuk havanın birleşimi sis oluyor.
"Yani o gün sis olunca insanlar çok mu nefes alıp vermişler?"
- Onu bilmiyorum.
- Hani hava soğuk olunca ağzımızdan hani buhar çıkar ya, duman, işte onu diyor olabilir.
"O gün çok mu insan ağzından nefes alıp verdi de sis oldu acaba? Olabilir mi?"
- Hayır.
- Hayır.
- Hayır.
"Neden olamaz?"
...
"Mesela biz şimdi burada hoh-hoh-hoh-hoh-hoh yapsak sis yapabilir miyiz?"
- Evet.
- Hayır.
- Hayır.
(1 kişi evet dedi, diğerleri hayır)
- Neyse ben de hayır diyeyim.
"Şimdi sen bir hipotez sundun bize. Sana göre herkes hoh-hoh yapsa sis olabilir. Uygulayabiliriz. Deneyelim mi? Kimler katılmak ister?"
(Herkes)
"3-2-1 Hoh-hoh-hoh"
- Hoh-hoh-hoh-hoh-hoh...
"Oluyor mu?"
- Hayır.
- Kar yağdığında, hava soğuk olduğunda ondan sonraki gün kapıda servisi beklerken cama üflediğimde orada hava soğuk olduğu için sis oluyordu.
"Şimdi neden olmadı?"
- Burası sıcak.
- Burası soğuk değil.
(Yalnızca üflemenin "sis" oluşturmadığını, soğuk ortam gerektiğini deneyerek de görmüş olduk.)
- Çünkü burada cam yok!
- Var.
"Burada cam yok mu?"
- Var da perde kapladığı için.
"Açalım perdeyi."
- Ben camın yanından yapıyordum.
"Camın ne kadar yanından?"
- Çok yanından.
"Yapabilirsin."
(Perdeyi açıp sandalyeleri çektik.)
- Şimdi olur mu bilmiyorum.
- Bence olur.
- Bence olmaz.
- Dışarı soğukken üflerken ağzımızdan buhar çıkıyor.
(Denemeye başladılar.)
- Üf-üf-üf-üf... (soğuk nefes verdi)
- Hava soğuk değil o yüzden (olmuyor).
- İçerisi sıcak ya...
Seben: Bir de ben deneyim mi? (Hohladı)
- Oldu, oldu
- Oldu
- Demedim mi?
- Çok yakından yapınca olabilir.
(Diğerleri de denemeye başladı.)
"Sizin neden olmuyor?"
- Dışarıda soğuk hava olduğunda sıcak havada yapmayı denediğimde olmuyordu evde.
"O zaman sis olması için ne gerekli?"
- Hava...
- Cam...
"Bizim şimdi yaptığımız sis miydi"
- Çok sis sayılmaz.
- Buhar sayılır bence.
"Bu saydıklarımız buhar için mi o zaman?"
- Evet. Hava, cam...
- Çay yaparken bazen su da buharlaşıyor.
- Canlı lazım. Mesela telefon yapamaz ki?
"Çaydanlık nasıl yapıyor?"
- Ama insan eliyle oluyor yine. İnsan olmasa hiçbir şey olmazdı ki hiçbir yerde.
"Sis nasıl oluyor?"
...
"Seben'in o yüksek binasının her tarafını nasıl sis kaplayabilmiş mesela?"
- Yüksek olduğu için olabilir.
"Yüksek olduğu için nasıl kaplamış olabilir?"
- Böyle üstte bulutlar vardır. Onlar aşağıya indiğinde sis oluşturmuştur.
(Bu cevapla sisin nasıl bir şey olduğunu bildiklerini ancak nasıl oluştuğunu bilmediklerini anlamış oluyoruz. Çocuklar bilmedikleri bir konu hakkında fikir üretmeye başladılar.)

"Mehmet Akif ve Esma da gelecekler mi acaba?"
- Benim arkadaşımın ismi de Mehmet.
"Tam da isimlerden konuşmaya başlamışken, atölyemize de bir isim versek mi acaba?"
- Mutlu çocuk atölyesi!
"Niye böyle bir isim tercih ettin?"
- Çünkü burada mutluyuz ve çocuklara özel bir atölye.
"Sizce ne olsun?"
- Zaten adı yok mu? Öncü Eğitimciler yazıyor orada?
- O derneğin adı.
"Biz bu atölyeyi kurarken Merve'yle dedik ki atölyeye bir isim koymayalım. Çocuklar gelsin, onlarla bir tanışalım, sonra da atölyemizin ismini hep beraber koyalım. Burası sizin de atölyeniz. Atölyeyi bir bebek gibi düşünün. Yeni bir bebek doğacak ve isim arıyoruz."
- Zeki çocuk atölyesi!
"Neden zeki çocuk?"
- Çünkü burada öğrenmeye geliyoruz.
- Öğrenme atölyesi. Çünkü buraya bir şey öğrenmeye geliyoruz.
- Bilim atölyesi de olabilir.
"Neden bilim atölyesi?"
- Burada bazı şeyleri keşfediyoruz.
"Neleri mesela?"
- Mesela az önce camdaki buharı keşfettik. Daha çok hafta var.
- Deney atölyesi de olabilir.
"Sadece bilim ve deney mi yapıyoruz burada? Geçen hafta ne yaptık?"
- Resim yaptık.
- Oyun oynadık, eğlendik.
"Resim bir bilim midir?"
- Hayır.
"Ne? Resim ne?"
- Sözlükten bakalım.
"İnternetimiz var, bakalım."
(İnternetten bulup okurken diğer iki arkadaşımız geldi)

"Resim: Varlıkların doğadaki görünüşlerini kalem, fırça gibi araçlarla kağıt, bez ve benzeri malzeme üzerine yapılan biçimi.
Bir anlamı daha varmış; bunu yapmak için gerekli yöntemleri öğreten sanat.
Sanat ne demek?"
- Bir şeyi iyi yapmak.
"Bir şeyi iyi yapmak. Ben çok iyi geometri problemi çözüyorum, sanat mı yapıyorum?"
- Olabilir.
"Başka fikri olan?"
...
"Peki bir şeyi iyi yaptığını nasıl anlarsın?"
- İnsanlarınkiyle karşılaştırarak...
Seben: 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10.
Merve: 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10.
"Hangimiz daha 'iyi' saydık?"
...
- Bence ikisi de eşit.
- Bence de...
- Bazen farklı olabiliyor.
"Şimdi anlayabilecek miyiz hangimizin daha iyi saydığını?"
- Hayır.
"İkimiz de iyi saydık mı?"
- Evet.
"Peki biz sayarak 'sanat' mı yaptık?"
- Hayır.
"Sen dedin ki bir şeyi iyi yapmak sanattır."
- Hani sanatçılar şarkıyı iyi söylüyor ya, ona sanatçı deniyor."
"Nasıl söylerlerse iyi şarkı söylemiş olurlar? "
- Önceden çalışmış olurlar.
(Peş peşe bir rock bir de soft müzik dinledik)
Rock müzik çalarken;
"Bu nasıl bir şarkı?"
- Bence güzel.
- Bence ilahiye benziyor.
- Biraz yabancı gibi kafam karıştı.
- Zaten yabancı şarkı.
"Nasıl anladın yabancı olduğunuz?"
- Tek bir kelimesini bile anlamadım çünkü.

Soft müzikte;
"Bu nasıl bir müzik?"
- Sakin.
- Güzel.
- Bence sessiz kalmak için yapılmış.
"Nasıl anladın sessiz kalmak için yapıldığını?"
- Zaten sessiz.
"Sessiz mi?"
...
"Duyabiliyorum ama?"
- Ama az geliyor.
"Açalım sesi"
"Hala sessiz mi?"
(Çocuklar burada "sessiz" kavramını "yavaş"(slow) ve "sakin" (soft) müzik için kullanmış olabilirler.)

"Hangisi daha iyi?"
- İkincisi...
- İkincisi...
"Birincisi..."

"Peki hangisi sanat?"
- İkincisi...
- Bana göre ikisi de sanat.
- Bana göre de ikisi...

"Neden peki ikisi de sanat?"
- Çünkü ikisinin de farklı bir ses tonu var.

(Çocukların kafasını iyice "bilim", "sanat", "iyi" kavramlarıyla karıştırdıktan sonra isim bulma konumuza geri döndük. Amacımız doğruyu bulmak değil, çocukların düşünmelerini sağlayarak beyin jimnastiği yaptırmak ve fikir üretmelerine yardımcı olmak.
Ayrıca bir sonuca varmadığımız için;
çocuklar fikirlerini söylemekte kendilerini daha fazla özgür hissediyorlar,
sohbet orada bitmiş gibi görünse de çocuklar düşünme sürecine devam ediyor,
her çocuk kendi bilgisini kendisi yapılandırmış oluyor.)

"İsim önerileriniz neler?"
- Mutlu çocuk atölyesi
- Eğitim atölyesi
"Neden eğitim atölyesi?"
- Burada çünkü bir şeyler öğrenmeye geliyoruz. Yoksa sadece eğlenmeye gelirdik.
- Eğlenerek öğrenme atölyesi olabilir.

...
"Atölyenin sonuna kadar düşünebilir herkes. Sonra tekrar konuşabiliriz."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...