10 Mayıs 2015 Pazar

Atölye Çatı Katı (YDA) 6. Hafta


Çocuklar kendilerini ifade ederken onlara çok özgürlük tanıyan kil ile çalışmayı çok seviyorlar.

Atölyeye çocuklarla sohbet ederek ve onlara neler yapmak istediklerini sorarak başladık. Hepsi yine "KİL" ile çalışmak istediklerini söylediler.

Ancak o gün benim başka bir fikrim vardı. Çocuklara da sordum;

Merve: Biz burada hiç hikaye okumadık.
- Hikaye mi okuyacağız?
Merve: Okuyalım mı? Benim yanımda bir hikaye kitabı var.
Seben: Evet, bu hafta değişik bir şeyler yapalım?
- Ben resim çizerken dinleyebilirim.
"Olabilir."
- Aslında fıkra da anlatabiliriz birbirimize.
"Olabilir."
- Bilmece de sorabiliriz.
"Olabilir. Belki siz de hikayeyi okurken çizmek isteyebilirsiniz arkadaşınız gibi?"
- Hikayeyi mi canlandırırız?
"Canlandırabilirsiniz. Nasıl canlandırabilirsiniz?"
- Drama yaparız!

(Aslında çocuklarla gelmek istediğimiz nokta tam olarak burasıydı :) Fikir çıktığına göre gerisi çocuklara kalıyor.)

- Mesela hangi hikayeyi?.. Benim yazdığım bir tane hikaye vardı, öğretmen ödev vermişti, "Küçük Peri Uçmayı Öğreniyor". Ondaki mesela, Küçük Peri ben olurum, anneannesi X olur gibi...
- O gelmezse? (O gün gelmemişti)
"Hmm. Peki biz buradaki arkadaşlarla yeni bir hikaye oluşturabilir miyiz?"
- Herkes cümle cümle söylese?
"Olabilir mi?"
- Olur. Ben yazarım, el yazım güzeldir.
- Ben de yazarım benim de el yazım güzeldir.

Beraber hikaye üretme fikrinden çok "yazma" işine odaklandılar.

(O sırada geç kalan bir arkadaş geldi. Fikir üzerinden sohbet devam edemedi. 
Konuştuğumuz konunun dağılmaması için geç kalanların sessizce girip konuya adapte olmasını bekleyebiliriz.)

- Herkes kendi hikayesini yazsa? Sonra onu anlatalım.
- En sevileni...
- Evet, en sevileni tahtaya yazarız.

Burada çocuklar hem yazma eylemini kendileri yapmak istedikleri için hem de birlikte hikaye üretme fikrine ısınamadıkları için "bireysel" hikaye yazımına dönmüş olabilirler.
Peki neden "GRUP ÇALIŞMASI" yaparak bir şeyler üretemiyoruz?
Toplum olarak yaşadığımız sıkıntılardan biri bu. (Dayanışma/Solidarity)
Üstelik vakti zamanında bir "imece" kültürümüz var iken...

"En sevilen ne demek?"
- Meselaaa, hikayelerin en güzeli olan.
"Nasıl bulacağız en güzelini?"
- Okuyarak.
"Nasıl karar vereceğiz?"
- Siz karar verirsiniz.

"BİZ???"

- Siz...

"BİZ??? NEDEN BİZ KARAR VERİYORUZ?"

- Çünkü dördümüz yazacağız,
- Yarışma gibi...
- Yarışma gibi...

Türkiye'de yarışlara, rekabete o kadar alışığız ve bizim yerimize KARAR VERENLER o kadar çok ki
 "Grup Çalışması" yapıp "BİRLİKTE ÜRETME" ve "BERABER KARAR ALMA" konularında fazla ileriye gidemiyoruz.

"Neden biz KARAR VEREN İNSANLAR oluyoruz?"

- ÇÜNKÜ SİZ BÜYÜKSÜNÜZ!

(O sırada içeri giren arkadaşla konu dağıldı...)
(Devam edebilseydik çocuklarla "otorite" üzerine konuşabilirdik.)


Çocuklar, onlara getirdiğimiz fikirleri değiştirip kendi ilgi alanlarına göre dönüştürüyorlar.
Ben istediğim ve yanımda getirdiğim için kitap okumadık atölyede o gün.
Beraber konuşarak neyi nasıl yapacağımıza KARAR VERMEYE çalıştık.


Hikaye yazımında içlerinden biri bir hayvan söylemelerini istedi arkadaşlarından. Onlar da çeşitli hayvanları saydılar ancak hepsine olmaz dedi. Nedenini sorduk;

- Hikayede küçük hayvanlar olacak. Fare gibi mesela... İnek daha büyük.
- Küçük baş hayvanlar?
- Hayıııııır (gülüşmeler) Fare gibi küçük.
- Yavru aslan?
"O da küçük?"
- Ama fare en küçüğü.
- Karınca en küçük.
- Yoo, bit daha küçük.

(Gülüşmeler)

- O zaman mikrop daha da küçük.
"Mikrop bir hayvan mı?"
- Olsun.
- Bit bir hayvan değil ki ama.
"Bit bir hayvan değil mi?"

"Karınca bir hayvan mı?
- Evet.
"İkisi arasındaki fark ne?"
- Bit saçlarımızda olur, karınca yerlerde.

- Pire de hayvanlarda olur.
"Pire bir hayvan mı?"
- Hayır.
"Neden?"
- Hayvanın üstünde hayvan olmaz :)))))))))

"Hayvanın üzerinde neden hayvan olmaz?"
- Ezilirler :))
- İneğin üzerinde inek olursa ezilir.
(Gülüşmeler)

"Peki şöyle bir şey olur mu; eşeğin üzerinde köpek, köpeğin üzerinde kedi, kedinin üzerinde horoz?"
- OLUR O!

"O neden olur?"
- O bir hikayede var.
- Büyükten küçüğe doğru.
- Güçlüden güçsüze doğru olmasın o?
- Eşek daha fazla ağırlık taşır, sonra köpek daha az...
- Daha az, daha az...

"Peki onlar hayvan mı?"
- Hayvan...

"Köpeğin üzerindeki pire hayvan mı?"
- Hayvan mı?
"Ben de size soruyorum. Bilmiyorum ki!"

- Benim annem ama hayvan diyor, ben değil diyorum.
"Hmm. Sen neden değil diyorsun? Ya da annen neden hayvan diyor olabilir?"
- Bilmem :) ben değil diyorum yine de.

"Sizce neden hayvan değil pire? Ya da hayvan değilse ne?"
- Canlı türü...
"Nasıl bir canlı türü?"
- Küçük.
"Başka?"
- Bulaşıcı.
- En en küçük ve bulaşıcı.


Sohbette 2 şeye dikkatinizi çekmek istiyorum;

İlki, çocuklar "hikayelerde" yazdığı için bazı şeylerin daha "mümkün" olabileceğini düşündüler.
Çünkü orada yazıyor.
Kabul ediyoruz ki, o yazılan doğru.
Peki neden?
Her yazılan doğru mu?
Çocukları sorgulamaya ve böylece kendi fikirlerini oluşturmaya teşvik ediyoruz.

İkinci olarak, çocuklar fikirlerine ve düşüncelerine değer verdiğimizi sohbetimizden, sorduğumuz sorulardan anlayabiliyorlar. Çünkü onlara danışıyoruz, "Sizce hayvan mı, değil mi?"

"Biz bilmiyoruz" içinde aslında;

"Büyükler de bilemeyebilir!" 

ve
"Çocuklar da bilebilir!"

ya da
"Herkesin fikri başka olabilir!"

ve dahi
"Tek bir doğru (yol) yok!"

gibi teklifleri de barındırıyor.

Bu sayede çocuklar özgürce kendi fikirlerini söyleyebiliyorlar.
Çünkü onlara ve fikirlerine değer veriyoruz.
Ve çünkü bunu onlara söylemesek de,
Hissediyorlar.


Çocuklar dramayı kim kim yapacaklarını konuşurken içlerinden biri,

- Birlikten güç doğar!
"Birlikten niye güç doğuyor?"
- Bilmem, annem deyip duruyordu hep.
"Acaba neden söylüyor olabilir?"
- Ben biliyorum galiba. Tek başımıza yaptığımız bir işi zor yapıyoruz.
- Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!
- Bir de şey de var, adı nedir... Bir elin nesi var, iki elin sesi var!
"Peki bunları çizsek?"

3'ü bir kağıdı bölerek yaptı.
Bölmek ciddi bir iştir!
- Her yerin eşit olması lazım!


- Başlıkları yazsana sen karelere.
- Ben bu kareye.
- Dik mi yapmak istiyorsun?
- Evet.
- Öyle olmak zorunda.
- Ben yatay yapacağım.
- Belki buraya gelecek?
- Sana yatay geliyor.
- İkinize de yatay geliyor.

Bir kareye atasözlerini, kendi karelerine isimlerini yazdılar.




Birbirlerine yardım ettiler! :)

Yaptıkları resimlerin fotoğrafları Facebook hesabımızda, tıklayıp bakabilirsiniz.


Kostüm hazırlama çalışmaları



Drama için grup yapıp hikayelerini yazmaya oturduklarında,

Çubuğu kırmaya çalışırken makas kırılınca, 

(Kahkahalarla)
- Acaba kullanılabilir mi?
- Onu patates soymak için kullanabilirsin ancak.
"Nasıl kullanabiliriz?"
- Sürtersin sürtersin kullanırsın.
- Makas kırıldı ya, çubuğun kırılması lazımdı.
- Çünkü sen buraya baskı uyguladın. Ver bakayım bıçak olarak kullanılabiliyor muymuş.

Evet, belki bugün grup çalışması yapıp istediğimiz gibi hikaye oluşturarak drama yapamadık ama, ne çok şey öğrendik ve ürettik.

SONUÇ beklediğimiz gibi gerçekleşmedi.
Peki bu bir BAŞARISIZLIK mı?
SÜREÇ önemli diyoruz ya hep...

- Merve abla elma bıçağa ne demiş?
"Ne demiş?"
- Soyma beni utanıyorum.
(Gülüşmeler)

- Ben de fıkra anlatacağım.
- Sonra ben de anlatacağım.
- Hani Ertuğrul anlatmıştı ya...
- Ertuğrul mu? Diriliş Ertuğrul mu?
(kahkahalar)

Fıkralar anlatıldı. :))



Fasulyeleri büyüyenlerimiz var. Daha sonraki haftalarda gelişmeleri yazacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...